ÜNİVERSİTEYE ÖĞRENCİ
SEÇİMİNDE DİKKATE ALINAN ÖZELLİKLER
Üniversiteye girişte
uygulanan sınav sistemi, öğrencinin akademik
yeteneğini (soyut konuları kavrama gücünü) ve okul
başarısını (bilgisini ve çalışma disiplinini)
değerlendiren bir yapıdadır.
Öğrencinin okul
başarısı da okuduğu okuldaki öğrencilerin Öğrenci
Seçme Sınavındaki puan ortalamaları (akademik
yetenek düzeyleri) ile diploma notları düzeyleri
birlikte dikkate alınarak değerlendirilmektedir.
Bireyler
yükseköğretime, bir alanda bilgi sahibi olma yanında
ve belki daha da öncelikle bir meslek sahibi olmak
için girmektedirler. Bu bakımdan, bir yükseköğretim
programının seçilmesi aynı zamanda bir mesleğin
seçilmesi anlamına gelmektedir. Meslek ise bir
kimsenin, çalışma hayatı boyunca sürdüreceği
faaliyetlerin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Bu yüzden, bir kimsenin mesleğini seçmekle, genel
yaşam biçimi konusunda da bir seçim yapmış olduğunu
söylemek hatalı olmaz. Çünkü meslek kişinin
genellikle hayatını nasıl bir çevrede geçireceğini
ve kimlerle etkileşimde bulunacağını belirleyen
boyutlara da sahiptir.
Meslek, kişilerin belli
bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazanmak
için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetler
bütünü olarak tanımlanabilir.
İnsanın hayatında
böylesine önemli etkileri olan bir kararın iyice
düşünülmeden verilmesi, sadece puana ve sıraya
bakılması hayal kırıklığına, mutsuzluğa ve
başarısızlığa yol açabilmektedir.
Yükseköğretim; hem
birey, hem de devlet açısından pahalı bir
yatırımdır. Ayrıca yükseköğretim kontenjanları
kısıtlı olup programlara yerleşme, giriş
sınavlarındaki başarıya bağlıdır. Bu yüzden hatalı
bir karardan dönmek çok kere mümkün olmamaktadır. Bu
nedenlerle girmek istediğiniz yükseköğretim
programlarını belirlerken çok dikkatli davranmanız
gerekmektedir.
Meslek etkinlikleri,
birbirlerinden az çok farklı bireysel özellikler
gerektirir ve yine size az çok farklı doyumlar
sağlar. Meslek seçimi, sizin, çeşitli meslekler
arasından en iyi yapabileceğinizi düşündüğünüz
faaliyetleri içeren ve kendinize en üst düzeyde
doyum sağlayacağınıza inandığınız birine
yönelmenizdir. Bu yönelme kararının doğru ve yerinde
olması, ne istediğinizi ve neleri yapabileceğinizi
çok iyi bilmenize bağlıdır.
ÖSYM’ nin uyguladığı
seçme sistemi tercihlerinizi belirlerken, girmeyi en
çok istediğiniz programı en başa yazdığınızı
varsaymaktadır. Girmeyi en çok arzu ettiğiniz
programlar ise sizin zihinsel, bedensel ve duygusal
özelliklerinize ve ekonomik olanaklarınıza en çok
uyan programlar olmalıdır.
Daha önce de
değindiğimiz gibi, pek çok kişinin girmek istediği,
popüler ve dolayısıyla taban puanı yüksek bir
programa girip akademik yeteneğinizi kanıtlamayı en
önemli hedef olarak benimser ve diğer
özelliklerinizin programa uygunluğunu dikkate
almazsanız programa girmeyi başarsanız bile oradan
mezun olmayı başaramayabilirsiniz.
Çok zeki fakat zevkine,
rahatına düşkün bir gençseniz, zekanız sayesinde
sınavı kazanabilir ama çalışma alışkanlığına sahip
olmadığınız için, sizin gibi seçkin öğrencilerin
bulunduğu ve başarının gayrete, disiplinli çalışmaya
bağlı olduğu bir öğretim ortamına ayak uydurmakta
oldukça zorluk çekebilirsiniz. Daha düşük puanla
girilebilen bir başka program yapınıza, kişilik
özelliklerinize, çalışma alışkanlıklarınıza daha
uygun olabilir.
Ülkemizde mesleklerin
toplumsal saygınlık düzeylerinin çok farklı oluşu
tercihlerinizi belirlemede ve bunları sıralamada çok
önemli rol oynamaktadır. Sırf yeteneğinizi
kanıtlamak için yüksek puanla öğrenci alan
programları tercih etmek ve bunlardan ön sıralardaki
birine girebilmek için sınavda doğru yanıtlanması
gereken soruların hesabını yapmak yeterli değildir.
Bu tür hedeflerine erişen nice öğrencinin, bir süre
sonra, bulundukları durumdan hoşnut kalmadıkları,
eğitimi yarım bırakarak ya da bitirdikten sonra
yapılarına daha uygun alanlara geçtikleri
gözlenmektedir.
Sadece akademik
konuları öğrenme gücünü kanıtlama ve meslek yolu ile
saygınlık kazanma düşüncesi ile verilen kararlar hem
sizin mutsuz olmanıza, hem de aileniz ve ülkemiz
için ekonomik kayba yol açmaktadır.
Bu nedenle
tercihlerinizi kesinleştirmeden önce kendinizi çok
iyi dinlemeli, kişiliğinizin başka yönlerini de
dikkatle ve ayrıntılı olarak değerlendirmeye
çalışmalısınız. Acele etmeden doğru olarak
alacağınız kararlar sizi doğru tercihlere
yöneltecektir.
Telkinlere tamamen
kapalı olmak da doğru değildir. Kişi bazen kendini
objektif değerlendiremeyebilir. Bu nedenle
ailenizden veya öğretmenlerinizden değer verdiğiniz,
fikrine itibar ettiğiniz kişilerin düşüncelerini de
dikkate almanızın yararlı olacağını söyleyebiliriz.
Puan önemli bir kriter mutlaka ama diğer kriterler
de en az puan kadar önemlidir.
|